top of page

Söz Sanatları

Söz sanatları, dilin estetik ve anlatım gücünü artıran edebi araçlardır. Bu sanatlar, metinlere derinlik katar, ifadeyi güçlendirir ve okuyucunun ilgisini çeker. Türk edebiyatında beş temel söz sanatı vardır: benzetme, kişileştirme, abartma, konuşturma ve karşıtlık.

1. Benzetme (Teşbih)

Benzetme (Teşbih), edebiyatta iki nesne veya durum arasında benzerlik kurarak yapılan bir söz sanatıdır. Bu sanat, anlatımı güçlendirmek, ifadeyi zenginleştirmek ve sözün etkisini artırmak için kullanılır. Benzetmede, genellikle güç, kuvvet, güzellik veya herhangi bir özellik bakımından birbirine benzeyen iki unsur arasındaki ilişki kurulur.

Benzetmenin Temel Unsurları

Benzeyen: Zayıf ya da daha az dikkat çeken unsur, yani benzetilenin yanında benzerlik gösteren özellik veya durum.

Benzetilen: Güçlü ya da dikkat çekici unsur, yani benzetme yapılan nesne veya kavram.

Benzetme Yönü: İki unsur arasındaki benzerlik sebebi, yani benzetmenin hangi özellik veya durum üzerine kurulduğu.

Benzetme Edatı: Benzetme yapılırken kullanılan "gibi" edatı kullanılır.

Örnekler: 

"Nur aslan gibi cesurdur."

Benzeyen: Nur

Benzetilen: Aslan

Benzetme Yönü: Cesur olması

Benzetme Edatı: Gibi

Bu örnekte, Nur’un cesur oluşu, aslanın bilinen cesur doğasına benzetilir, bu sayede ifade daha vurucu ve anlaşılır hale gelir.

 

"Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım."

Bu dizelerde şair, gücünü ve engel tanımayan azmini bir selin kuvvetine benzetiyor. Şairin hislerinin yoğunluğu ve gücü, selin doğadaki yıkıcı gücüyle eşleştiriliyor..

Benzeyen: Şair (Ben)

Benzetilen: Kükremiş sel

Benzetme Yönü: Güç, engel tanımama

Benzetme Edatı: Gibi

 

Benzetme, özellikle şiir ve edebi metinlerde, duyguları ve düşünceleri daha yoğun ve etkili bir şekilde ifade etmek için kullanılan önemli bir sanattır.

2. Kişileştirme

Kişileştirme, cansız nesneler, doğa unsurları veya hayvanlara insan özellikleri, duyguları ya da davranışları atfetme sanatıdır. Bu sanatla, soyut veya cansız varlıklar sanki canlıymış gibi hareket eder veya hissederler. 

Örnekler: 

  • "Eski kitap tozlu raflarda unutulmuşluğun hikayesini fısıldıyordu."

Burada, kitap sanki bir insan gibi hissedebilen ve hikayeler fısıldayabilen bir varlık olarak gösterilmiştir.
 

  • "Duvar saati, her tik takında zamanın acelesini yargılıyor gibiydi."

Saatin, zamanın geçişini aceleci bir şekilde yargıladığı ve bu süreci tik tak sesleriyle ifade ettiği anlatılmaktadır.
 

  • "Ay bulutların arkasına saklanarak dünyanın telaşından kaçıyordu."

Bu örnekte, ay, yorgun bir insan gibi davranarak bulutların arkasına saklanıyor ve dünyanın telaşından kaçıyor.

Kişileştirmede; nesnelere, doğa olaylarına veya hayvanlara insan özellikleri atfedilerek, okuyucunun bu varlıklarla duygusal bir bağ kurması ve anlatılanı daha derinden hissetmesi sağlanır.

3. Abartma (Mübalağ)

Abartma, bir durumun, olduğundan fazla ya da az gösterilmesine denir. 

Örnekler: 

  • "Bu hafta o kadar çok işim var ki, sanki dünyalar kadar yük omuzlarımda."

Bu örnek, kişinin üzerindeki iş yükünü, gerçekte taşıyabileceğinden çok daha büyük ve ağır bir şekilde, "dünyalar kadar" diyerek abartılı bir biçimde ifade eder.
 

  • "O kadar hafif bir kağıttı ki, üflesem uçacak sandım."

Burada, kağıdın ağırlığına yönelik bir abartma söz konusudur. Gerçekten uçacak kadar hafif olmasa da, bu ifadeyle kağıdın son derece hafif olduğu vurgulanmaktadır.
 

  • "Film o kadar dokunaklıydı ki, göz yaşlarım sel oldu ve durduramadım."

Bu ifade, kişinin yoğun duygusal tepkisini ve ağlama durumunu abartılı bir şekilde betimler. Gözyaşlarının "sel" olması, sadece çok ağladığını değil, adeta bir sel gibi kontrol edilemez ve şiddetli bir ağlama durumunu anlatır.

4. Konuşturma (İntak)

Konuşturma, edebiyatta cansız nesnelerin, hayvanların veya kavramların insan gibi konuşup davranmasını sağlayan bir tekniktir. Bu yaklaşım, hikayeleri daha çekici ve anlam dolu yapar.

Örnekler:  

  • "Karga ile Tilki" Fablı (Jean de La Fontaine): Tilki kargayı, "Eğer sesin de görünüşün kadar güzelse, sen ormanın en şahane kuşusun!" diyerek över. Karga ötünce peyniri düşürür ve tilki onu yer. Bu örnek, konuşturma sanatının bir örneğidir çünkü hayvanlar insanlar gibi konuşuyor. 

 

  • Duvar saati, "Zaman su gibi akıp gidiyor, her anı değerlendir," der. Bu örnek konuşturma sanatını temsil eder çünkü cansız bir nesne olan saat, insan gibi düşünüp konuşarak zamanın kıymetini vurguluyor.

5. Karşıtlık (Tezat)

Karşıtlık, edebiyatta birbirine zıt durumlar, kavramlar veya fikirlerin bir arada kullanılmasıdır. Bu kullanım, kontrast yaratır ve mesajın güçlendirilmesine yardımcı olur.

Örnek:  

"Kara toprak altında bir altın varmış; ne var ki bizlere çıkmazmış."

Bu cümlede, "kara toprak" ile "altın" arasındaki zıtlık, değersiz görünen şeylerin altında değerli şeylerin saklı olabileceği fikrini vurgular.

 

"Zengin sofrasında aç, fakir evinde tok."

Bu ifade, zenginlik ve fakirlik arasındaki zıtlığı kullanarak, maddi varlığın her zaman iç huzuru ve tatmini garantilemediğini anlatır.

 

"Savaşın ortasında barışın şarkısını söylemek."

Bu ifade, "savaş" ve "barış" kavramlarının bir arada kullanımıyla, en olumsuz koşullar içinde bile umudun ve iyimserliğin var olabileceğini gösterir.

bottom of page